Meme kanseri
Meme kanseri oluşumunda risk faktörleri:
Risk faktörleri, insanın bir hastalığa örneğin meme kanserine yakalanma olasılığını etkileyen faktörlerdir. Ancak hastalığa bağlı risk faktörlerinin bulunması, kişinin mutlaka o hastalığa yakalanacağı anlamına gelmez. Pek çok kişi en az bir yada iki risk faktörüne sahip olup hayat boyu meme kanseri olmazken, hiçbir risk faktörü taşımayan kişiler de meme kanserine yakalanabilir. Irk, cinsiyet gibi bazı risk faktörleri değiştirilemez ancak sigara ile alkol kullanımı veya beslenme gibi risk faktörleri kişisel davranışlara bağlı olarak değişebilir. Meme kanseri gelişme riskinin artmasına sebep olan başlıca faktörler aşağıdaki gibidir:
- Meme kanseri gelişiminde kadın olmak, ana risk faktörüdür. Bu, erkeklerin meme kanseri olmayacağı anlamına gelmez ancak olasılık 100 kat daha azdır. Bu durum hastalığın hormonlarla yakın ilişkisini de açıklar.
- Yaş ilerledikçe meme kanser riski de artar. Meme kanseri konulan kadınların %75’i, 50 ve üstü yaş grubundadır.
- Meme kanserinin %5-10’u genetik nedenle gelişebilir. Anne, teyze, anneanne, hala, babaanne veya kız kardeşlerden birinde meme kanseri görülmüş olması; önceki aile üyelerinde meydana gelmiş bir mutasyonun genetik geçişi sonucu hastalık oluşabilir. Genetik geçişli meme kanserinde en sık BRCA 1 ve 2 mutasyonları saptanır.
- Erken yaşta (12 yaş altı) adet/mens görmek, menopoza geç girmek (55 yaş ve üzeri), geç yaşta doğum yapmak veya hiç doğum yapmamış olmak, östrojen ve progesteron tedavisi görmüş olmak riski arttırır.
Meme kanserinin, bilinen hiçbir riski olmayan kadınlarda da sıklıkla görülmesi mümkündür. Fiziksel aktivite, emzirme, alkol alımının azaltılması meme kanserine yakalanma riskini önemli oranda azaltır.
Teşhis
Memede bulunan tümörlerin birçoğunun, mamografi olarak adlandırılan meme filmiyle belirlenmesi mümkündür. Bu nedenle kadınların 40 yaşından itibaren 2 yılda bir kez, düzenli olarak mamografi çektirmesi gerekir. Mamografiye ek olarak 40 yaşından genç hastalarda ve 40 yaşından büyük hastalarda gerektiğinde Meme Ultrasonu da istenebilir.
Meme kanseri risk faktörlerinden bir veya daha fazlası varsa, erken dönem kanser taraması ile ilgili daha fazla bilgi almak için hekime başvurulmalıdır.
- Meme veya koltuk altında kitle, memede şişkinlik, renk değişimi, çöküntü veya meme başında çökme ve akıntı fark edilirse mutlaka bir genel cerraha kontrol ettirilmelidir.
- Mamografi sonucunda normal dışı bulgu yada kitle tespit edilirse hekim, tanı konması amacıyla ultrason, MRI veya biyopsi gibi ileri tetkikler isteyecektir.
- Biyopsi, tespit edilen kitleden ince uçlu bir iğne yardımıyla doku alınıp mikroskop altında incelenmesi işlemidir.
Tedavi yöntemleri
Ameliyat, meme kanseri tedavisinde öncelikli olarak tercih edilen yöntemdir.
- Meme koruyucu cerrahi, etrafındaki sağlam meme dokusu ile birlikte sadece kanserli dokunun alınmasına verilen isimdir. Lumpektomi, kadran(t)ektomi, meme koruyucu cerrahi anlamında kullanılır.
- Seçilmiş hastalarda (yaş, patolojik kriterler, lenf bezi negatif hastalar vb.) ameliyat sırasında yara açıkken uygulanan tek dozluk radyoterapi tedavisi (IORT) uygulanabilir.
- Mastektomi ise memenin tamamının alınması işlemine verilen isimdir.
- Memenin lenf yollarının sonlandığı koltuk altında bulunan lenf düğümlerinde kanser olup olmadığının tespiti amacıyla yapılan testlere sentinel lenf nodu biyopsisi denir. Sentinel lenf nodülü biyopsisi, her iki tip cerrahi girişim esnasında uygulanabilir.
Cerrahi girişimi çoğu zaman kemoterapi ve/veya hormon baskılama tedavisi izler. Meme koruyucu tedavi uygulanmış hastaların tümüne, ayrıca mastektomi yapılmış hastaların bir bölümüne radyoterapi de uygulanır.
- Radyoterapi, yüksek enerjili ‘X’ ışınları kullanılarak kanser hücrelerinin yok edilmesidir. Radyasyon tedavisi, hastalığın lokal olarak tekrar etmesini önlemek amacıyla Radyasyon Onkologu tarafından memeye, koltuk altına ve köprücük kemiği üstü bölgelerine uygulanır. Radyasyon tedavisi, kanserli hücrelerin bölünerek çoğalmasını engeller. Ölü hücreler doğal yollarla vücuttan atılır. Sağlıklı hücreler radyasyondan etkilense de, kanser hücrelerinin aksine sağlıklı hücrelerin kendilerini onarabilmesi mümkündür.
Kemoterapi, tümörün ilaçla tedavi edilmesi demektir. Bu tedaviyi Tıbbi Onkologlar uygular ve takip eder.
- Kanser hücreleri büyümek için bazı hormonlara ihtiyaç duyabilir, hormon tedavisiyle bu hormonların kanserli hücrelerden uzak tutulması sağlanır.
Meme ameliyatından sonrası radyasyon tedavisi
Meme ameliyatı sonrasında hekim, göğüs duvarı ve çevresinde bulunan lenf düğümlerine radyasyon tedavisi uygulamasını önerebilir.
Radyasyon tedavisinin gerekip gerekmemesi, tedaviden kaç adet lenf düğümünün etkilendiği, tümörün boyutu ve alınan dokunun uç bölümünde kanserli hücre bulunup bulunmaması gibi birkaç faktöre bağlıdır.
Meme ameliyatı uygulanan her hastanın radyasyon tedavisi görmesi gerekmez.
Radyoterapiye bağlı gelişebilecek yan etkiler
Görülen erken yan etkiler, yorgunluk, ciltte güneş yanığına benzer kızarıklık, tahriş ve memede şişkinlik şeklinde olur. Bu değişiklikler geçicidir ve cilt kremi veya ilaçlarla giderilmesi mümkündür.
Radyoterapi sırasında geç dönemde görülebilecek yan etkiler oldukça azdır. Genellikle akciğerde radyolojik olarak filmlerde görülen ama klinik bir tabloya yol açmayan bir fibrotik değişiklik olabilir.
Sol meme ışınlamalarında ise genelde radyoterapiden yaklaşık 10 yıl sonra bildirilen kalbe ait yan etkiler olabilir; ancak bunun sıklığı çok azdır (%0,5-3) ve kullanılan solunum kontrolü tekniği ile en aza indirilir. Radyasyon onkoloğunuzu veya hemşirenizi, hissettiğiniz sıkıntılar hakkında mutlaka bilgilendiriniz.
*Buradaki metin genel bir bilgilendirme olup, hastalıklar değişkenlik gösterebileceğinden kişisel değerlendirme için cerrahınızla görüşünüz.
*Amerikan Kolon ve Rektum Cerrahları Derneği’nin hasta bilgilendirme broşürlerinden tercüme edilmiştir.