Bariatrik (Obezite) Cerrahi

Obezite, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “Sağlığı bozacak ölçüde vücutta anormal veya aşırı yağ birikmesi” olarak tanımlanmaktadır.

Türkiye’deki verilere bakıldığında kadınların %20,9’unun obez ve %30,4’ünün fazla kilolu olduğu görülmektedir. Erkeklerde ise bu oranların sırasıyla, %13,7 ve %39,0 olduğu bildirilmiştir.

Son 10 yılda obezitede %10-30 arasında artış görülmüştür.

Obez bir kişinin normal ağırlıkta olan bir kişiye göre 8-10 yıl daha erken ölmesi olasıdır. Obez bir kişi herhangi bir yıl için normal ağırlıklı bir kişiye göre %25 daha fazla sağlık harcaması yapmaktadır.

Obezite VKİ’nin 30’un üzerinde olmasıdır.

Morbid obezitenin tanımı, Vücut Kitle İndeksi (VKİ)’nin 35 kg/m2’nin üstünde olması ve ilave bir sistemik hastalığın olması veya direk olarak VKİ’nin 40 kg/m2’in üzerinde olmasıdır. Bu kriterler aynı zamanda obezite ameliyatları için de geçerlidir.

DSÖ’nün çalışmalarına göre Avrupa’da erişkinlerde obezite Tip-2 Diyabetin %80’inden, iskemik kalp hastalıklarının %35’inden ve hipertansiyonun %55’inden sorumludur ve her yıl 1 milyondan fazla ölüme neden olmaktadır.

Ayrıca obezite kanser ile de ilişkilendirilmektedir. Birçok çalışmada, özofagus (yemek borusu) adenokanseri, kalın bağırsak, karaciğer, pankreas, böbrek, safra kesesi, endometrium (rahim içi), menopoz sonrası meme ve over (yumurtalık) kanseri gibi kanserlerin yüksek VKİ ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Obezite ameliyatı uygulanan hastalar ameliyat edilmeyen obez hastalarla karşılaştırıldığında kanser gelişme riski düşmüştür. Başka çalışmalarda bu riskin normal toplumun risk değerlerine düştüğü gösterilmiştir. Şişmanlığın kansere yol açma mekanizması tam olarak aydınlatılamamıştır. Şişmanlık kansere neden olmasının yanında kanser tedavisine yanıtın azalmasına, hastalığın kötü seyretmesine (prognoz) ve kansere bağlı ölümleri artırmaktadır.

Hareketli bir yaşam tarzı alışkanlık haline getirilmelidir. Haftada 3-4 kez yapılan, 30-60 dakikalık fiziksel aktivitenin sağlığımız üzerinde olumlu etkileri vardır. Yapılan çalışmalarda fiziksel aktivitenin kanser riskini de azalttığı gösterilmiştir.

 

Obezite tedavisinde cerrah, endokrinolog, diyetisyen, psikiyatr, psikolog ve hemşireden oluşan bir ekip gerekmektedir.

Haziran 2013 yılında Amerikan Tıp Birliği’nin (AMA) yaklaşımına göre obezite kronik bir hastalık olarak kabul edilmiştir.

Obezite tedavisinde amaç, gerçekçi bir vücut ağırlığı kaybı hedeflenerek, obeziteye ilişkin morbidite ve mortalite risklerini azaltmak, bireye yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırmak ve yaşam kalitesini yükseltmektir.

Obezite tedavisinde kullanılan yöntemler, diyet tedavisi, egzersiz tedavisi, davranış değişikliği tedavisi, farmakolojik (ilaç) tedavi ve cerrahi tedavidir.

 

Obezite cerrahisi temel olarak iki prensibe dayanıyor: Mide hacmini küçülten (engelleyici, restriktif, kısıtlayıcı) işlemler ve/veya Emilim bozucu (malabsorbtif) işlemler. Ayrıca bu iki işlemi birleştiren kombine restriktif-malabsorbtif işlemler de vardır.

Bu ameliyatlar doğru hastaya doğru zamanda yapıldığında hayat kurtarıcıdır.

Morbid obezite sınıflamasına giren bireylerin hepsinde obezite cerrahisi yapılabilir.

Türk Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği’nin 2009’daki çalışmasının “Obezite Tedavi Kılavuzu ve Yaşam Tarzı Önerileri” raporunda VKİ>40 veya VKİ=35-39.9 ve yandaş hastalıkları (yüksek tansiyon, diyabet, uyku apnesi vb.) olan hastalarda cerrahi tedavi önerilmektedir.

 

Hangi ameliyatın uygun olduğu çeşitli muayene ve tetkikler sonucunda belirlenir.

Doğurganlık çağında olan ve kısa vadede çocuk sahibi olmayı planlayan kadınların, bu durumu doktorlarına danışmaları gerekir. Obezite cerrahisi ameliyatlarını takip eden 12ay boyunca hamile kalınmaması tavsiye edilmektedir. İlk 12 ayda hamile kalındıysa müdahale edilmez.

Obezite cerrahisi, açık ve kapalı (laparoskopik) yöntemlerle yapılabilmektedir.

Obezite cerrahisi için laparoskopik cerrahi yöntemleri kullanılarak, hastalara açık cerrahiye kıyasla daha konforlu bir iyileşme dönemi sunulabilmektedir.

 

Kanıta dayalı uygulamalara göre bariatrik (obezite) cerrahisi, etkili, güvenli, ekonomik ve kalıcı bir kilo verme yöntemidir. Ayrıca bu sayede şeker hastalığı ve obeziteye bağlı hastalıklar da tedavi edilmektedir.

Günümüzde minimal invazif girişimler (kapalı ameliyatlar) obezite cerrahisinde standart haline gelmiştir. Bu sayede sonuçlar daha iyi olmakta, komplikasyon oranları azaltılmakta, iyileşme hızlanmakta ve maliyet azaltılarak obezitenin optimal uzun dönem tedavisi sağlanmaktadır.

 

Obezite cerrahisindeki en büyük sorunlardan biri kiloya bağlı ameliyat zorluklarıdır. Laparoskopik yöntemle hastanın karnına açılan dört ya da beş adet delik sayesinde ameliyat bu deliklerden tamamlanır. Bu sayede ameliyat sırasında kan kaybı ve kesinin büyüklüğü de en azına indirilebiliyor. Ayrıca laparoskopik cerrahinin avantajlarından da yararlanılarak hastaların enfeksiyon riski azalmakta, günlük aktivitelere dönüş süresi kısalmakta ve yara izi de azalmaktadır.

 

Metabolik (Diyabet) Cerrahisi

 

Modern gıdalardaki değişimlerin bizim sindirim sistemimizin adaptasyonundan daha hızlı olmasından dolayı bu durumun problemlere neden olduğu düşünülmektedir. Binlerce yıllık insan sindirim sisteminin son yıllardaki modern gıdaların hızlı değişimine ayak uyduramaması sonucunda Obezite ve Tip-2 Diyabetin ortaya çıktığı düşünülmektedir. Diyet, obezite ve metabolik sendromun nedenlerinden sadece biridir. Bu nedenle ‘bariatrik’ cerrahi terimi yetersiz kalmakta ‘metabolik’ cerrahi demek daha doğru bir ifade olmaktadır. Çünkü amaç sadece kiloyu azaltmak değil metabolik fonksiyonları da düzeltmektir.

Metabolik cerrahi sonrası diyabet değerleri kilo kaybından çok önce iyileşmektedir.

Geniş meta-analiz çalışmalarında en iyi sonuç (kilo kaybı+metabolik iyileşme) veren bariatrik yöntemlerin gıdaların foregut’a (ön bağırsak) geçişini azaltarak hindgut’a (son bağırsak) gelişini artıranlar olduğu görülmüştür.

 

Son kılavuzlara göre Metabolik Cerrahi, Klas 3 (VKİ ≥ 40 kg/m2) obezite hastalarına glisemik kontrol durumuna bakılmaksızın, veya Klas 2 (VKİ 35-40 kg/m2) obezite hastalarına yetersiz Tip 2 Diyabet kontrolü olanlarda (hayat tarzı değişikliği veya ilaç tedavilerine rağmen) önerilmektedir. Klas 1 (VKİ 30-35 kg/m2) obezitesi olanlarda kontrolsüz diyabet (HbA1c ≥7,5) (ilaç tedavisine rağmen) olanlarda da cerrahi düşünülebilir.